Uluslararası bilim i Peter Jenniskens 2009’daki arama çalışmalarında. Telif Hakkı: NASA |
Standford Üniversitesi’nden kimyacılar, farklı meteorit tiplerinin aynı polisiklik aromatik karbon izini taşıdıklarını tespit etti. Bu karmaşık moleküller tüm gökada boyunca dağılmış durumda ve Yer üzerinde de yanma tepkimelerinden oluşuyor. NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nden bir araştırma ekibi, aşırı derecede ısıya maruz kalmış asteroitte, benzer tüm moleküllerin yok olması beklenirken, amino asitler buldu. Polisiklik aromatik karbonlar ve amino asitler, yaşamın yapıtaşları sayılabilecek önemli moleküller. Asteroit Yer’e düşmeden önce NASA’nın destekleyici olduğu Arizona Üniversitesi’ne bağlı Catalina Gökyüzü Araştırma görevine ait bir teleskopla tespit edildi. Düşüşünden birkaç saat önce tüm dünyadaki gökbilimciler ve bilim insanları asteroiti incelediler. Bu, Yer’in atmosferine girmeden önce tespit edilen ilk gök cismiydi. NASA’nın Jet İtki Laboratuvarı’nın oluşturduğu bir arama ekibi, asterotin düşmüş olabileceği alanda arama çalışmalarına başladı. Dört arama etabından sonra 150 öğrencinin de katıldığı arama çalışmalarında 600’e yakın kalıntı bulundu. Ardından bilim insanları birçok kalıntının çok az rastlanılan bir meteorit tipi, ureilit, olduğunu keşfetti. Bilinen 1000 meteoritin neredeyse 10 tanesi ureilittir. İnceleme ekibi, yeni düşmüş bir meteoritin bu karışık bileşimini ilk kez tespit ettiklerinde bir tarih yazmış oldular. Diğer kalıntılar ise meteoritlerin en sık rastlanan türlerine, kondritlere çok benziyorlar. Öte yandan AMES Araştırma Merkezi’nden araştırmacılar, ureilit kalıntılarının çeşitli oranlarda olivin ve piroksin minerallerini içerdiğini tespit etti. Washington Carnegie Enstitüsü’nden araştırmacılar bu minerallerde oksijen atomlarının daha önce incelenen ureilitlerde olduğu gibi büyük oranda bulunduğunu tespit etti. Bilim insanları bu ureilitlerin aynı kökenden oluştuğuna inanıyorlar. Gökbilimciler, ana gök cisminin 4,5 milyar yıl önce büyük bir çarpışmaya şahit olduğunu ve demir yönünden zengin mineralleri eriterek demirli göktaşları oluşturduğunu öne sürüyor. Fakat bu süreçte olivin ve piroksin erimedi ve oksijen atomlarının içende kalmasını sağlayarak oluştukları gibi aynı şekilde kaldılar. Bilim insanları 2008 TC3 asteroitin birçok çarpışmaya maruz kaldığını ve daha sonra oluşan ince taneli parçaların gevşek bir şekilde bir araya geldiğini öne sürüyorlar. Amino aitlerin ise daha sonraki çarpışmalar sonucu 2008 TC3’e geldiğini ya da asteroitin oluşma aşamasında, asteroit soğurken oluştukları düşünülüyor. Diğer, ureilit olmayan kısımlar ise asteroitin bir parçası olarak oluştular. Şimdiye kadar, incelenen asteroit kalıntılarının % 20-30’unda 10 farklı meteorit türü belirlendi. “Asteroitler daha da ilginç bir hale geliyor. Aynı asteroitten geldiklerini bildiğimiz halde, incelediğimiz hiçbir meteoritin birbirine benzememesi bizi şaşırttı.” Diyor Peter Jenniskens. İlgili Bağlantılar: Kaynak: NASA
|