ODTÜ AAT’nin kuruluş aşamasının sonlarına şahitlik eden ilk üyesiyim. Kurucularımız İstatistik ve Elektrik Elektronik Mühendisliğinden arkadaşlarımızdı. İlk tanışma toplantısı için odamıza gittiğimizde 9 kişiydik. 5 kurucu üye ve farklı sınıflardan dört fizik öğrencisi… İlk birkaç hafta odamız genellikle kapalıydı çok toplanamadık. İkinci toplantı duyurusuyla odaya geldiğimizde o an için 20 üyemiz olmasına rağmen büyük masa da yine dokuz kişiydik. Biz Fizikçiler heyecanla bölümde Janet Akyüz Matheu’nun eski odasında aynalı Celestron ve Newton tipi iki teleskop olduğunu, çıplak gözle gözlem yapmak için bir gök atlası ve kütüphanede dialar bulduğumuzu heyecanla anlatırken kurucu arkadaşlar son sınıfta olduklarını mezuniyet projeleri nedeniyle topluluğa zaman ayıramayacaklarını, yarım saat sonra Tüzün Hanım’ın bizi beklediğini söyleyerek bizimle vedalaştılar. Ben, Bülent Uyanıker, Ayşegül Yılmaz ve Sinan Kaan Yerli ASTRONOMİ TOPLULUĞU’nun üyesiyken yöneticisi olmuştuk. Bir anda nurtopu gibi bir astronomi topluluğumuz olmuştu. Aslında hepimiz astronomiye yabancıydık, hobimiz değildi, hiçbirimiz astronomi dersi almamıştık ama kısa bir sürede yaşam biçimimiz haline geleceğini o anda bilemezdik.
Tüzün Hanımın yanına gitmeden önce aklımızdakileri sıraladık… 1-Öğrenirken öğreteceğimiz topluluk içi eğitim seminerleri 2-Çıplak gözle gözlem 3-Teleskopla gözlem 4-Tüzük hazırlamak 5-Dergi ve gazetelere yazı yazmak 6-Üye sayımızı arttırmak 7-Topluluğumuzu ODTÜ dışında da tanıtmak ilk hedeflerimizdi. Tüzün Hanım bu kadar az üyeyle bunlar nasıl olacak dediğinde,üye sayımızın artacağını, ilk genel kurulumuzda mimarlık amfisini dolduracak kadar üyemiz olacak deyince; ’Çocuklar mimarlık amfisini Durul Gence, Ahmet Kanneci, Mehmet Ali Birand tıklım tıklım dolduruyor, bir topluluk değil diye meşhur kahkahasını attı. O zaman bir topluluk için mimarlık amfisini doldurmak ilk olur diyerek Kültür İşlerinden ayrıldık.
Topluluğumuzun ilk fotoğrafı.
|
Ertesi gün 7:45 servislerinden inen bizleri görenler koca koca çantalarla memleketten geldiğimizi düşünürlerdi. Çantaları odada açtığımızda iki tane elektrik ocağı, iki çaydanlık, üç küçük su ısıtıcısı, çaylar, şekerler, kahveler, oraletler, bisküviler, kurabiyeler, bardaklar, tabaklar, kupalar, çatal, kaşıklar….Tübitak Bilim Teknik dergisinin eski sayıları, anoraklar, şapkalar, kazaklar yok yoktu….. O günkü ilk kararımız mümkün olduğunca odamız hep açık olacaktı üç gün sonraki ilk cumartesi topluluk içi eğitim seminerlerine AY ile başlayacak ve yeni gelen arkadaşlarımızla ay gözlemi yapacak, kutup yıldızı, büyük ayı, küçük ayı, Orion gibi takımyıldızları anlatacaktık. O akşam ilk kez çatıya çıktık; teleskopu deneme yanılma yöntemiyle kurup, kutup ayarı yapıp ay gözlemi yapmaya çalıştık. Elimizde Hakkı Ögelman’dan kalan bir ucu sigaradan yanmış tek gök atlasıyla, kitaplarla yıldızları tanımak için cumartesi gününe kadar her gece 23:20 deki en son servislere kadar çok çalıştık. Bu arada odamız genellikle açık olduğundan ve sürekli çay olmasının da etkisiyle üye sayımız hızla artıyordu. Bir yandan tüzük çalışmalarına devam ederken; Tübitak Bilim Teknik dergisinde yazı yazmak için görüşmeye gittik.Gittiğimiz daire başkanı öğrenci olduğumuzu bu nedenle topluluğumuz adıyla aylık gökyüzü yazıları yazamayacağımızı, akademik danışmanımızın adıyla belki olabilir teklifini kabul etmeyerek, gökdelenin 17. katındaki Tübitak’tan büyük bir hayal kırklığı ile ayrılmıştık ama hiç vazgeçmedik. Birkaç gün sonra televizyonda Cumhuriyet Gazetesinin Bilim Teknik eki çıkaracağını duyup soluğu Cumhuriyet Ankara Büroda aldık. Ankara Büroda dergiyle ilgili bir yetkili yoktu. İstanbul’dan derginin genel yayın yönetmeni Orhan Bursalı’yı telefonla aradılar. Orhan Bursalı’ya aylık gökyüzü yazıları, herkesin anlayacağı dilde astronomi yazıları yazmak istediğimizi söylediğimizde; Orhan Bey size nasıl güveneceğim, topluluğunuz kapanırsa, siz ayrılırsanız geride kalan arkadaşlar aylık gökyüzü yazmak istemezlerse ne olacak diye sordu. Orhan Bey’e ne olursa olsun yazmaya devam edeceğimizin sözünü verdik, hatta ODTÜ’den sonra Bülent Uyanıker beş yıl, ben yedi yıl daha yazmaya devam ettik. Bu görüşme sonunda aylık gökyüzü yazılarımıza bir ay sonra başlayacaktık, arada ne yazabiliriz, ilk yazımız ne olmalı derken süpernova 1987 A patladı ve ilk gözlemleyen amatör bir astronomdu. Önce kütüphanedeki kitaplardan süpernova nedir öğrenirken, yurtdışı ajanslardan gelen haberleri derleyip ilk yazımızı hemen ardından da Avrupa Uzay Ajansının 1987 A konulu bülteninden yararlanarak hazırladığımız üç hafta arka arkaya yayınlanan SÜPERNOVA 1987 A yazı dizimiz astronomi ile ilgilenen ilgilenmeyen herkesin çok ilgi çekti. Bu arada Cumhuriyet Bilim Teknik de ilk yazımız yayınlanmadan bir gün önce Nisan ayının son haftası gibi tam ay tutulmasını gözlemlemek üzere TRT den Tekin Özertem’le kartlı telefonlardan günlerce süren uzun görüşmeler sonucunda TRT 2’ye 45 dakikalık Odtü çatısından Akademik Danışmanımız Osman Demircan Ankara dışında olduğundan Halil Kırbıyık hocamızla hem ay tutulmasını hemde topluluğumuzu canlı yayında tanıtmıştık. Hafta başında bizden mutlusu yok derken Kültür işlerinden bir görevli odamıza geldi, Tüzün hanımın bizi beklediğini söyledi. Osman Merttopçuoğlu ile Kültür İşlerine gittiğimiz de rektörlüğe gideceğimizi öğrendik. Diğer arkadaşlarımızın sınavda olduklarını daha sonra olabilir mi dediğimde Tüzün Hanım’ın, şimdi bekliyorlar sözüyle rektörlüğe gittik. Rektör yardımcısı Bilgin Kaftanoğlunun yanı sıra odada genel sekreter Ramazan Aydın, Sağlık Kültür Daire Başkanı Mustafa Bey bizi bekliyorlardı. Mustafa Bey önündeki Bilim Teknik dergisini göstererek bu tür çalışmalar için izin almamız gerektiğini toplululuğu bir süre dondurmak gibi çeşitli yaptırımların olacağını uzun uzun anlattı. Tüzün Hanıma ilk gün bunları anlatmıştık ama yazılı izin almak aklımıza gelmedi diyemezdim. Söz bana verildiğinde tüzüğümüzde yazanlar dışında bir şey yapmadığımızı; tüzüğümüzde ulusal dergi ve gazetelerde yazı yazmak, tv programlarında yer almanın var olduğunu ve tüzüğümüzü sizlerin onayına sunduk, onayladınız deyince; Bilgin hoca evet hepimiz onayladık, tüzüğünüz dışında bir şey yapacağınız zaman haberimiz olsun diyerek son noktayı koydu. Tüzüğümüz ODTÜ’deki topluluklar içinde bir ilk idi, bize uzun yıllar hem ayrıcalık hem de prestij sağladı. Birkaç gün sonra odamıza bağlanan dahili numarası 2154 olan telefon bir topluluğa bağlanan ilk telefondu. Fizik bölüm sekreterliği ve Kültür İşleri Süpernova 1987 A yazısından sonra tebrikleri kabul etmişler fakat cumartesileri yapılan topluluk içi eğitimlere nasıl katılacaklarını ve o hafta hangi konu sorusuna yanıt veremediklerinden çareyi odaya telefon bağlatmak da bulmuşlardı. Eğitim çalışmalarımız,gözlemlerimiz,gazete yazılarımız derken topluluğumuz epey bir ilgi çekmeye başlamıştı. Türkiye’ye geldiklerinde Ali Alpar, Hakkı Ögelman, CERN’den Samim Erhan odamıza gelip yaptıklarımızla ilgilenir önerilerde bulunurlardı fakat fizik bölümündeki hocalarımız bize karşı çok mesafeliydiler. Eeee tabii kızlı erkekli haftanın birkaç günü çatıda sabahlayan öğrencilerdik. Oysa biz çatıya hangi gök cisimlerini izleyeceğimizi planlayarak çıksak da asansör çalışır, kutup ayarı bozulur, gök cisimleri çatının konumu nedeniyle bacaların arkasında kalır, teleskop sağa sola taşınır, kutup ayarı yapılır. Tripodun vidaları gevşer, ısınalım çay yapalım dediğimiz elektrik ocağının telleri kopar, yetmez sigortalar atar. Biz elimizde tornavida, pense, tel tamir eder, somun sıkar, sigorta teli sarar, sonraki aylarda chart recordera kağıt sıkışır, kapak sökülür, takılır, gözleme yeniden başlanır bu böyle devam eder giderdi. Değişen yıldız gözlemi için kağıt üzerinde belirlediğimiz yıldızlarla değil, değişen yıldızın yörüngesinin havalandırma bacalarının arkasında, asansör dairesinin gerisinde kalmayacak şekilde kısacası çatının konumuna göre seçmek bile günlerimizi almıştı. Elimizde şimdiki telefonlardan olsaydı o günlerde çatıdaki odadaki yaşadıklarımızla topluluğumuzun sitcomunu da çekerdik. Birgün bu makus talihimizi bölümden üç tane teorik fizikçi hocamız değiştirdi. Bir akşam üzeri sonra çayınız var mı diyerek önce Namık Kemal Pak, birkaç dakika sonra da Metin Durgut ve Şinasi Ellialtıoğlu ellerinde on tane salamlı tostla odaya geldiler. Bir saatten fazla sohbet edip birlikte çatıya çıkıp gözlem yaptık. Namık Hocanın o gün söyledikleri hala aklımdadır. ’Anlaşılan siz ODTÜ’deki diğer topluluklar gibi elinizdekilerle yetinmeyeceksiniz, sınırların çok dışına çıkacaksınız, yolunuz açık olsun, arkanızdayız…..’Ertesi gün pek çok hocamız gerçekten Namık hoca, Metin Hoca, Şinasi Hoca ziyaretinize gelip üç saatten fazla kalmışlar doğru mu diye soruyorlardı. Sonra Serhat Çakır bize Metin Hocanın ve Namık Hocanın yaptıkları bir araştırmanın sonuna geldiklerini zamanlarının tamamını bu araştırmaya ayırdıklarını, doktora öğrencilerine bile sınırlı zaman ayırdıklarını bizimle üç buçuk saat geçirmelerini bölümün bu nedenle yadırgadığını anlatmıştı. Ama bu ziyaret topluluğumuza büyük bir prestij sağlamıştı. Ziyaretin ertesi günü bölümün demirbaşlarından sorumlu kişiyle odamızın ihtiyaçlarının listesini çıkarıyor, çay odasından sorumlu Çetin Hoca odaya geliyor ve Şinasi Hocanın Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Sayın Mehmet Tomak’ın da izniyle çay odasının anahtarını gönderdiğini söylüyordu.. Artık gözlem sonraları jandarma 7:30 dan önce bölümden çıkmamıza izin vermediği için Sayın Erdal İnönü’nün Pembe Köşkden getirdiği kahverengi bejli kocaman koltuklarda bazen uyuklayarak, bazen ders çalışarak, çoğunlukla data indirgeyerek zaman geçiriyorduk.
1986’nın haziran ayında Astronomi Haftası yapmaya karar verdik. Tüzün hanım belirlediğimiz tarihleri onaylayıp istersek Mimarlık Matbasında davetiye bastırabileceğimizi söylediğinde Bülent Uyanıker davetiyemizi biz çizmek isteriz deyince bizi matbaaya yolladı. Matbaada kısa bir konuşmanın ardından Bülent çizim masasına oturmuş, röpidoları eline almış davetiye dizaynına başlamıştı bile…Davetiyenin basıma hazır son hali verildikten sonra A4 kağıda broşür basmak mümkün mü derken matbaa müdürünün hazırlarsanız neden olmasın cevabıyla orada ortadan kıvırdığımızda sekiz sayfalık broşürün zımba yeri, kenar ölçüleri vb.teknik detayları netleştirip odaya geldik. Sabaha kadar Astronomi Haftası programımız, gözleyeceğimiz gezegenler, takımyıldızlar, nebulalar ile ilgili kısa bilgiler içeren broşürümüzün taslağını hazırlayıp sabah soluğu matbaa da aldık. Büroşür için tamam şu gün basarız onayını aldıktan sonra afiş basabilirmiyiz sorumuza A3 kağıdı ebadında olur, hazırlayın basalım yanıtıyla hafta sonu ile birleşen 19 mayıs tatilinde memleketlerimize gitmeyi erteleyip afişimizi hazırlamıştık. Bu arada mimarlık matbasında daha çok hocalarımıza karvizit basılıyordu. Biz boş derslerimizde matbaya gidip basılmış karvizitleri giyotinle keser küçük kutulara yüzer yüzer yerleştirirdik.Biz bunları yaparken oradaki görevlilerde bizim broşürleri afişleri basarlardı. Laf aramızda giyotini çok ustaca kullanan arkadaşlarımız vardı. Astronomi haftası afişlerimiz belediye otobüslerine, ODTÜ’nün mavi otobüslerine, Sıhhıye, Tunus duraklarına bütün bölümlere, yurtlara, yemekhaneye, pastaneye asılmıştı. Amerikan elçiliği fizik bölümünün girişindeki uzun koridorun tamamını karşılıklı kaplayan uzay çalışmalarını anlatan kapsamlı bir sergi, koridorun bittiği zemin katlara inilen geniş alanda da Rus Büyükelçiliği televizyon video sistemi kurmuştu. Finallerden sonra katılım nasıl olur bilmediğimizden tvnin karşısına 50 sandalye getirmiştik. Jedinin dönüşü filmi gün boyu Odtü öğrencileri ve görevlileri tarafından defalarca seyredilmiş sergimiz gezilmişti ama gözlerimiz 17:45 servislerinin dönüşte getireceği ODTÜ dışından gelecek olan misafirlerimizdeydi… Heyecanla akşamüzeri altı gibi Rektörlük tarafından gelecek olan konuklarımızı bekliyorduk. Altı buçuğa doğru aşağıdan gelen kalabalığı görünce heyecan, mutluluk, korku, çoşku bütün duyguları aynı anda yaşıyorduk. Bir anda kalabalık uzun koridoru doldurmuş, televizyonun olduğu bölümde oturacak yer kalmamıştı.Fizik bölümünün idari çalışanları açılışta bizim davetlimiz olarak bulunmalarına rağmen sınıflardan sandalyeler taşımaya, kokteyl için yapılan hazırlıklara kantinden, sosyal binadan takviyeler yapmaya başlamışlardı. Kokteylden sonra büyükçe bir kalabalık havanın kararmasını beklerken Jedi’ın Dönüşü’nü izliyorlardı. Sanırım U3 amfisinde daha sonra başlayacak ODTÜ’de film günleri de U3 amfisi sorumlusu Metin Hocanın aklına o gün düşmüştü…Beş gün boyunca kalabalık hiç azalmadı, çatıya misafirlerimizi 50-60 kişilik gruplar halinde almak zorunda kaldık… Haftanın ardından üye sayımızda, topluluk içi eğitim çalışmalarımıza da dışarıdan gelen konuk sayımız artmıştı. O yaz çok kısa tatiller dışında hep bölümdeydik. Bir yandan bu kez 9-13 ekimde okulun ilk haftası yapacağımız 2. astronomi haftasının hazırlıkları, bir yandan Ümit Kızıloğlu’nun desteğiyle 20 cm çaplı aynalı teleskop yapımı için elektronik laboratuarında ayna aşındırma çalışması, değişen yıldız gözlemleri, dergi yazıları, TRT de gençlik programının odamızda çatıda çekimleri derken ayna bitti. Elimizde çizimler Ostim de Ulus da gezmediğimiz yer kalmadı. Kimi çizimlerden anlamadı, kimi zamanım yok dedi, kimi çok para istedi derken biz mekanik aksamını yaptıramadık. O ayna astronomi topluluğunun tarihinden bir parça olarak emanet ettiğimiz Ümit Kızıloğlun da ya da Sinan Kaan Yerli’dedir diye düşünüyorum. 30 yıl önce bilgiye de teknolojik aletlere de ulaşım çok zordu. Dergiye yazı yazardık ama resim bulmak zordu. Astronomi atlasları ve resim alacağımız kitaplar kütüphane de reserve de olduğundan bizim dışarı çıkarmamız yasaktı, renkli fotokopi yoktu. Reserve görevlisi Rıfat Hoca atlaslar, kitaplarla öğle tatillerinde bizimle Kızılay’a iner, renkli fotokopileri çektirir servisle okula dönerdik. Bazen Cumhuriyetin Ulus’daki matbasına gider atlaslardaki resimlerin filmini çektirirdik…Kütüphane de ki en yeni kitapların basım tarihi 1970-75 idi….1986 yılında Odtü de astronomi almanağı yoktu, bizim talebimizle sipariş verilmişti ama üç-dört aydan önce gelmesi imkansızdı. Ankara Üniversitesi kütüphanesinde olduğunu öğrenip fotokopi çektirmeye gittik. Almanak kalın ve dağılmaması için çok sıkı ciltliydi, fotokopi çektirmek imkansızdı ama yine de birkaç sayfa çektirip görevliye teslim ettik. Kütüphane iyi korunmadığından Cuma akşamüzeri gidip başka bir kitabı fotokopi için beklerken almanağı dışarı çıkarttık. Sağlık sokaktaki çiltcide önce söktürüp fotokopi çektirip, bizimkiyle beraber tekrar ciltletip pazartesi sabah erkenden gidip yerine koyduğumuzu hatırlıyorum. Fizik bölümündeki görevlilerin üzerimizde çok emekleri vardır, onların çocuklarının okuduğu okullara mavi otobüsleri gönderip her hafta Mamak’tan Atındağ’dan, Gölbaşı’ndan, Yenimahalle’den bir okuldan gelen 90 -100 çocuğa kutup yıldızından yön bulma, güneş ten saati tahmin etmek gibi pratik bilgilerinde bulunduğu görseli çok bilgisi az seminerler verirdik. Üyelerimize yılda iki üç kez kez anketler yapardık,her konuda onların görüşlerini, önerilerini almaya gayret eder etkinliklerimizde üyelerimizin aktif çalışması için ilgi alanlarını anlamaya çalışırdık. İlk genel kurulumuzu ilk gün söylediğimiz gibi mimarlık amfisinde yaptık, Tüzün hanımın bile girmekte zorlandığı konuşmasına İNANAMIYORUM diye başladığı sadece kalabalık değil çok çoşkulu çok fazla fikir jimnastiğinin yapıldığı da bir genel kuruldu. Bütün kitapların bilgisayara yüklendiğini, renkli yazıcıları, gökcisimlerinin fotoğraflarını çekmeyi, bize ait herkesin yararlanacağı dijital astronomi kitabı vb.gibi kısacası bugün internetle yaptığımız şeyleri hayal ederdik…. 30 yıl önce Tübitak Bilim tekniğe öğrenciyiz diye bize aylık gökyüzü yazdırmayanlar 90’lı yılların başında bizim zamanımızın en küçüğüne hem de öğrenciyken kapılarını açtılar, yine öğrenci olduğumuz için bizi üye olarak kabul edemeyeceklerini belirten ASTRONOMİ DERNEĞİ yönetimindeki başka üniversitelerden astronomi hocalarımız 70’li yıllarda yayınlanıp kapatılan Gökyüzü Bültenini anca ODTÜ Amatör Astronomi Topluluğu canlandırır diyerek yıllar sonra kapımızı çaldılar. Üyelerimizin gökyüzü fotoğrafları defalarca NASAnın günün gökbilim görüntüsü seçildi, Tunç Tezel astronomi fotoğrafçılığında yıllardır sınır tanımıyor. Türkiye’de astronomi ilgili ilk ve en kapsamlı web sitesi GÖKYÜZÜ ODTÜ AAT tarafından kuruldu, bu bizim dijital astronomi kitabımızdı. Cumhuriyet Bilim Teknik’te ve mimarlık matbasında mürekkep kokusunu nasıl içimize çektiysek, yıllar içerisinde ülkemizde çıkan bütün bilim dergilerinde topluluktan arkadaşlarımız editörlük yaptılar, yayın kurullarında yer aldılar, yazılar yazdılar ve yazmaya da devam ediyorlar…. Topluluğumuzun ilk günlerini kiminizin o günleri yaşayarak, kiminizin masal gibi dinlediğinizin farkındayım. Hayallerimizin biri hariç tamamının yıllar içinde gerçekleşmesini görmek çok güzel…En büyük ve en gizli hayalimizi ise maalesef gerçekleştiremedik. Sayın Dilhan Eryurt astrofizik kürsü başkanı, fizik bölüm başkanı, fen edebiyat fakültesi dekanı olduğu yıllarda topluluğumuzun arkasında dursa topluluğumuza destek verse, topluluğumuzun önünü açsa, bazı hocalarımız ve arkadaşlarımız istemeyerek ODTÜ’den ayrılmak zorunda kalmasalar, yukarıdakiler aşağıdakiler çekişmesi olmasa astronomi topluluğununda katkılarıyla ODTÜ’de ASTRONOMİ bölümü çoktan kurulmuş olurdu. Yakın geçmişimizin astronomi tarihi sayın Osman Demircan’ın Türkiye’de astronomi çalışmaları isimli çalışması genişletilerek birkaç yıl içerisinde içimizden birileri tarafından yeniden yazılacaktır diye düşünüyorum. ODTÜ’nün astronomi bölümü olmamasına rağmen çalışmış, çalışan hocalarımızın yanı sıra 1986’dan sonrasına ODTÜ Amatör Astronomi Topluluğu’nun yaptığı çalışmalar ve topluluğumuzun yetiştirdiği ülkemizin ve dünyanın dört bir tarafına dağılmış arkadaşlarımızın damga vuracağından emin olabilirsiniz…. ODTÜ AMATÖR ASTRONOMİ TOPLULUĞU ODTÜ VAROLDUKÇA ODTÜ İLKELERİNE BAĞLI, ODTÜ RUHUNU YANSITAN, BİLİMSELLİKTEN, ANALİTİK DÜŞÜNCEDEN VE TOPLULUK İÇİ DEMOKRASİDEN ASLA VAZGEÇMEDEN DAHA NİCE 30 YILLAR YAŞAYACAKTIR, BUNDAN HİÇ KUŞKUNUZ OLMASIN ÇÜNKÜ BİZ BU TOPLULUĞUN TEMELLERİNİ ÇOK SAĞLAM ATTIK. TOPLULUĞUMUZUN 40.VE 50. KURULUŞ YIL DÖNÜMLERİNDE DE BULUŞMAK UMUDUYLA HEPİNİZE SEVGİ SAYGILARIMI SUNARIM. Hülya Tunçay |