Üstteki resim, Güney Kutup-Aitken Havzası’na ait bir topografik görünümdür. Kırmızılar yüksek yerleri, maviler ise alçak yerleri gösterir. Mafic Höyüğü’nün (ortadaki en kırmızı yer) yüksekliği 800m’dir.
Telif Hakkı: NASA/Goddard/MIT/Brown.
|
Brown Üniversitesi jeologları tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre, Ay’ın güney kutbuna yakın bir bölgesinde, diğer bölgelere göre farklı özellik gösteren, volkanik yapılı bir dev höyük bulunmaktadır. Mafic Höyük’ü olarak bilinen oluşum, 800 metre yüksekliğinde, 75 kilometre genişliğinde, ortasına dev bir krater darbesi alan yerdir. Bu yeni çalışmalar gösteriyor ki; höyük, havzanın oluşturduğu devasa etki ile oluşan eşsiz bir volkanik hareketin sonucudur. “Eğer senaryoları doğru şekilde oluşturduysak, daha önce hiç görülmemiş bir volkanik süreci göreceğiz.” diyor Daniel Moriarty (Brown’s Department of Earth ve Environmental and Planetary Sciences’da doktora öğrencisi ve çalıştığı konularda yazar). Araştırma Amerikan Jeofizik Birliği’nin bir yayınında Jeofizik Araştırma Mektupları adı altında yayınlandı.
Mafic Höyüğü (Mafic, piroksen(pyroxene) ve olivin(olivine) mineralleri açısından zengin anlamına gelmekte) ilk olarak 1990’lı yıllarda Brown ve Moriarty’de jeologluk ve danışmanlık yapan Carle Pieters tarafından keşfedildi. Onun, boyutu dışında merak edilen bir diğer gerçek ise, çevredeki kayalardan daha farklı bir mineralojik bileşime sahip olmasıdır. Höyükte yüksek oranda kalsiyum piroksen zenginliği varken çevredeki kayalar düşük kalsiyum değerine sahiptir.
Moriarty bu konuda “Havzanın merkezindeki bu sıradışı höyük akla şu soruları getiriyor: Bu nedir ve bu havzanın oluşum süreci ne ile ilgili olabilir?” diyor. Araştırma için Moriarty ve Pieters, Ay’ın keşif görevlerindeki zengin verilere baktı. Onlar, mineralojik bilgiyi Hindistan’ın Chandrayaan-1 uzay aracında uçan Ay Mineroloji Haritası sayesinde detaylandırdılar. NASA’nın Lunar Orbiter Lazer Altimetresi ile kesin topografik veriler sağlandı ve GRAIL misyonundan elde edilen verileri kullanılarak bölgedeki yerçekimi anomalileri karakterize edildi.
Bu birleştirilmiş veriler Mafic Höyük’ünün iki eski volkanik süreçten biri olan Güney Kutup-Aitken’deki hareketlerle oluştuğunu akla getirdi. Bazı araştırmacılar, o boyuttaki etkinin 50 kilometre derinliğinde erimiş kayadan bir kazan yaratacağını düşünüyordu. Levhanın etkisiyle erimiş ve kristalize olup küçülmüş olmalıydı. Diş macununun sıkılması gibi, erimiş tabakanın ortasındaki erimiş materyal üste çıkmış olabilir. Sonunda, patlamış malzemeler höyük oluşturmuş olabilir.
Ancak böyle garip bir süreç, höyüğün ilginç mineralojisini açıklayabilir. Kristalize olabilen levhayı Güney Kutbu-Aitken’in ertilebilmesi için, Höyüğün gözlenen mineralojisi ile uyumlu olarak, patlayan maddenin yüksek kalsiyum piroksene sahip olması gerektiği belirtildi. Verilere uyan bir diğer senaryo ise, Güney Kutup-Aitken etkisinden sonra Ay mantosunun eridiğidir. Bu etki düşük yerçekimi bölgesini oluştururken, tonlarca kayayı dışarıya püskürtmüştür. Düşük yerçekim durumu, merkezin yukarı doğru geri tepmesini etkinleştirmiş olabilir. Bu yukarı doğru olan hareket manto materyallerinin kısmi olarak erimesine ve höyüğün patlamasına neden olmuş olabilir.
Moriarty bu konuda “Senaryolar, detaylı verilerin güçlü bir şekilde oturmasını sağladı.” dedi. Eğer doğruysa ay yüzeyinde eşi benzeri olmayan bir süreç olacaktır. Moriarty “Dönüş görevi Güney Kutup-Aitken Havzası’nın sonuçlarını doğrulamak için harika bir yol olacaktır” demiştir. Havza, Ay bilim adamları tarafından ilginç bir hedef olacaktır.
Moriarty bu konuda ayrıca “Güneş Sistemi’nde tespit edilen en büyük darbe olmasının yanında, Ay’ın görünüşünün evrimini de şekillendiriyor. Bu Ay ile ilgili büyük bir konu ve bilim bu konuda havza ile Ay’ın jeolojisi üzerine çalışıyor.” diyor.
Bileşimi henüz tam olarak anlaşılamadığı için, geri dönüş görevi Ay’daki havzadan parçalar getirebilir. Bu görev ayrıca darbenin gerçekleştiği tarihi tam olarak belirleyebilir. Bu sayede yüzeydeki diğer oluşumlar için, belirlenen bu tarih standart olarak alınabilir. Ayrıca bu çalışmalar, eşi benzeri olmayan volkanik sürece ışık tutabilir. Çevirme İşlemi: Nuray Başaran
Kaynak: Science Daily |
Brown Üniversitesi jeologları tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre, Ay’ın güney kutbuna yakın bir bölgesinde, diğer bölgelere göre farklı özellik gösteren, volkanik yapılı bir dev höyük bulunmaktadır. Mafic Höyük’ü olarak bilinen oluşum, 800 metre yüksekliğinde, 75 kilometre genişliğinde, ortasına dev bir krater darbesi alan yerdir. Bu yeni çalışmalar gösteriyor ki; höyük, havzanın oluşturduğu devasa etki ileoluşan eşsiz bir volkanik hareketin sonucudur. “Eğer senaryoları doğru şekilde oluşturduysak, daha önce hiç görülmemiş bir volkanik süreci göreceğiz.” diyor Daniel Moriarty (Brown’s Department of Earth ve Environmental and Planetary Sciences’da doktora öğrencisi ve çalıştığı konularda yazar). Araştırma Amerikan Jeofizik Birliği’nin bir yayınında Jeofizik Araştırma Mektupları adı altında yayınlandı.
Mafic Höyüğü (Mafic, piroksen(pyroxene) ve olivin(olivine) mineralleri açısından zengin anlamına gelmekte) ilk olarak 1990’lı yıllarda Brown ve Moriarty’de jeologluk ve danışmanlık yapan Carle Pieters tarafından keşfedildi. Onun, boyutu dışında merak edilen bir diğer gerçek ise, çevredeki kayalardan daha farklı bir mineralojik bileşime sahip olmasıdır. Höyükte yüksek oranda kalsiyum piroksen zenginliği varken çevredeki kayalar düşük kalsiyum değerine sahiptir.
Moriarty bu konuda “Havzanın merkezindeki bu sıradışı höyük akla şu soruları getiriyor: Bu nedir ve bu havzanın oluşum süreci ne ile ilgili olabilir?” diyor. Araştırma için Moriarty ve Pieters, Ay’ın keşif görevlerindeki zengin verilere baktı. Onlar, mineralojik bilgiyi Hindistan’ın Chandrayaan-1 uzay aracında uçan Ay Mineroloji Haritası sayesinde detaylandırdılar. NASA’nın Lunar Orbiter Lazer Altimetresi ile kesin topografik veriler sağlandı ve GRAIL misyonundan elde edilen verileri kullanılarak bölgedeki yerçekimi anomalileri karakterize edildi.
Bu birleştirilmiş veriler Mafic Höyük’ünün iki eski volkanik süreçten biri olan Güney Kutup-Aitken’deki hareketlerle oluştuğunu akla getirdi. Bazı araştırmacılar, o boyuttaki etkinin 50 kilometre derinliğinde erimiş kayadan bir kazan yaratacağını düşünüyordu. Levhanın etkisiyle erimiş ve kristalize olup küçülmüş olmalıydı. Diş macununun sıkılması gibi, erimiş tabakanın ortasındaki erimiş materyal üste çıkmış olabilir. Sonunda, patlamış malzemeler höyük oluşturmuş olabilir.
Ancak böyle garip bir süreç, höyüğün ilginç mineralojisini açıklayabilir. Kristalize olabilen levhayı Güney Kutbu-Aitken’in ertilebilmesi için, Höyüğün gözlenen mineralojisi ile uyumlu olarak, patlayan maddenin yüksek kalsiyum piroksene sahip olması gerektiği belirtildi.
Verilere uyan bir diğer senaryo ise, Güney Kutup-Aitken etkisinden sonra Ay mantosunun eridiğidir. Bu etki düşük yerçekimi bölgesini oluştururken, tonlarca kayayı dışarıya püskürtmüştür. Düşük yerçekim durumu, merkezin yukarı doğru geri tepmesini etkinleştirmiş olabilir. Bu yukarı doğru olan hareket manto materyallerinin kısmi olarak erimesine ve höyüğün patlamasına neden olmuş olabilir.
Moriarty bu konuda “Senaryolar, detaylı verilerin güçlü bir şekilde oturmasını sağladı.” dedi. Eğer doğruysa ay yüzeyinde eşi benzeri olmayan bir süreç olacaktır. Moriarty “Dönüş görevi Güney Kutup-Aitken Havzası’nın sonuçlarını doğrulamak için harika bir yol olacaktır” demiştir. Havza, Ay bilim adamları tarafından ilginç bir hedef olacaktır.
Moriarty bu konuda ayrıca “Güneş Sistemi’nde tespit edilen en büyük darbe olmasının yanında, Ay’ın görünüşünün evrimini de şekillendiriyor. Bu Ay ile ilgili büyük bir konu ve bilim bu konuda havza ile Ay’ın jeolojisi üzerine çalışıyor.” diyor.
Bileşimi henüz tam olarak anlaşılamadığı için, geri dönüş görevi Ay’daki havzadan parçalar getirebilir. Bu görev ayrıca darbenin gerçekleştiği tarihi tam olarak belirleyebilir. Bu sayede yüzeydeki diğer oluşumlar için, belirlenen bu tarih standart olarak alınabilir.
Ayrıca bu çalışmalar, eşi benzeri olmayan volkanik sürece ışık tutabilir.