Büyük Patlama’dan hemen sonra hidrojenlerin saçtığı ışıklar uzayda açıklanamayan yamalar bıraktı. Acaba bu yamalar başka bir evrenle çarpışmanın izleri olabilir mi? |
Evrenin ucundaki perde dalgalanıyor olabilir ve bu ihtimal arkaplanında daha fazlası olduğuna dair bir işaret olabilir. ESA’nın Planck Teleskobu’ndan gelen veriler bize , bizim evrenimizle çarpışan ve bizimkinden farklı bir fiziğe sahip olan başka bir evrenin ilk belirtilerini veriyor olabilir. Bu Kaliforniya’daki Planck’in veri merkezinde bir araştırmacı olan Ranga-Ram Chary’nin yaptığı analizin kesin olmayan sonucu. Planck’in kozmik mikrodalga arkaplan ışımasının ( sıcak ve çorbamsı durumdaki genç evrenden kalan ışık ) haritasını kullanan Chary , komşu bir evrenden bizimkine sızmış olabilecek maddelerden dolayı meydana gelebilecek garip bir parlaklık açığa çıkardı. Evrenimizin bir çok başka evren arasında sadece bir baloncuk olduğunu ileri süren modern kozmolojik teorilere göre, böyle bir çarpışmanın gerçekleşmesi mümkün. Böyle bir çoklu evren, yaygın olarak kabul gören genç evrenin Büyük Patlama’dan sonra çok kısa bir sürede, çok fazla genişlemesi anlamına gelen kozmik enflasyon fikrinin bir sonucu olabilir. Bir kere başladı mı enflasyon bir daha durmaz, bu yüzden pek çok evrenin olması neredeyse kaçınılmaz bir şey. Bu teorinin mimarlarından biri olan MIT den Alan Guth “Enflasyonun pek çok türü küçük evrenler üreterek sonsuz genişlemeye sebep oluyor” diyor. Boş uzayda saklı olan enerji, enflasyonun devam etmesini sağlıyor. Bunun miktarı bölgeden bölgeye değişiklik gösteriyor, bu yüzden bazı bölgeler eninde sonunda sakinleşip bu hızla genişlemeyi bırakacaklar. Fakat, enflasyonun aşırı hızlı olduğu yerler genişleyen evrenler ortaya çıkarabilir; hatta bu yeni baloncukların içindeki alanların kendisi bile hızlı bir şekilde küçük evrenler oluşturabilir. Aynı konulu kompozisyonlar gibi bu şekilde oluşmuş her evren kendince bir fiziğe sahiptir. Bazı baloncuklardaki madde ( sıkıcı olanlardaki ) kendi varoluşlarının 10-40. saniyesinde uçup gider. Geriye kalanlar, bizimkilere benzeyen hatta bizimkiyle aynı olan parçacıklarla dolu olurlar. Sonsuz enflasyonun, çoklu evrenin gerçekleşebilecek her şeyi gerçekleşmiştir ve büyük ihtimalle tekrar gerçekleşecektir. Bu görüş, evrenimizin fiziksel sabitlerinin neden galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin ve yaşamın oluşmasına bu kadar elverişli olduğunu açıklayabilir. Üzücü bir şekilde gerçekten var olsalar bile diğer baloncuklar hakkında bilgi edinmek neredeyse imkansızdır. Aradaki boşluğun sürekli genişlemesi yüzünden ışık bilgi taşımakta çok yavaş kalıyor. Toronto’daki York Üniversitesinden Matthew Jonhson “ Birbirlerinin varlığından hiç bir zaman haberdar bile olamayabilirler. Kulağa eğlenceli bir fikirmiş gelebilir ama görünüşe göre bunu test etmenin hiç bir yolu yok” diyor. Baloncuk Sorunu Fakat, eğer iki baloncuk genişleyen uzan onları birbirlerinden sonsuza dek ayırmadan önce yeteri kadar yakınsalar, birbirleri üzerinde bir iz bırakabilirler. Johnson “Şanslı olmaya ihtiyacınız var” diyor. 2007’de Johnson ve onun PhD danışmanı bu çarpışan baloncukların KMA’da ( Kozmik Mikrodalga Arkaplan ışıması) dairesel izler olarak gözükebileceğini ortaya attılar. Bizim evrenimizi ve biraz daha fazlasına benzeyen kozmik dans partnerlerini aradılar. Bu, bir çarpışmayı parlak bir foton halkası olarak görmelerini sağlayacaktı. 2011’de NASA’nın WMAP sondasından gelen verilerde de bunu aradılar, ancak bir şey bulamadılar. Şimdi ise Chary başka bir evrenle olan çarpışmanın farklı bir izini bulmuş olabileceğini düşünüyor. “Başka küçük evrenleri aramanın iki yolu var. Onlar aslan avlıyorlar biz kutup ayısı” diyor Jonhson. Chary, KMA’nın kendisine bakmaktansa , Planck’in gökyüzü resminden bir KMA modeli çıkardı. Sonra geri kalan her şeyi bir kenara koydu. Evrenimizi bir kenara süpürdüğümüz zaman geriye gürültüden başka bir şey kalmamalı ama belli bir frekans aralığında gökte etrafa dağılmış yamalar olmaları gerekenden daha parlak gözüküyorlar. Bu normal olmayan yamalar, kozmik yumruk tokuşturmalardan dolayı ortaya çıkmış olabilir. Bu yamalar, büyük patlamadan bir kaç yüz bin yıl sonra, elektronların ve protonların hidrojen oluşturmak için ilk kez güçlerini birleştirip sınırlı renklerle ışık saçtığı çağdan geliyor gibi duruyorlar. Yeniden birleşme (recombination) adı verilen bu çağın izlerini, ilk hidrojenlerden gelen ışıkta görebiliyoruz. Yeniden birleşmeden kaynaklanan ışık evrenimizdeki maddeye ait olabilir ve bu da daha ötesini ayırt etmemizi sağlayabilir. Cambridge Üniversitesinden Jens Chluba “Bu sinyal evrenimizin parmak izi. Diğer evrenler başka bir iz bırakmalıdır” diyor. Normalde, bu ışık KMA içinde boğulup gittiği için, yeniden birleşme, Planck için bile bulması çok zor bir şeydi. Ama Chary’nin analizi, teorinin tahmin ettiğinden 4500 kat daha parlak yerler ortaya çıkardı. Bunların bir başka heyecan verici açıklaması ise, elektron ve protonların ya da onlara çok benzeyen parçacıkların fazlalıklarının, başka bir evrenle temas noktasından içeri bırakılmasıyla yeniden birleşme ışığı çok daha parlak olacaktır. Chary’nin yamaları çarpışmanın diğer tarafındaki evrenin bizimkinden kabaca 1000 kat daha fazla parçacık içermesini gerektiriyor. “Dr Chary’nin bulduğu kozmolojik yeniden birleşme radyasyonunu açıklamak için fotonla ilişkili parçacıkların sayısında büyük bir geliştirmeye ihtiyaç var ama alternatif evrenlerin diyarında bu tamamen mümkün” diyor Chluba. 2014’de bir takım, Güney Kutbu’ndaki BICEP2 teleskobunu kullanarak dünyayı sarsacak kozmolojik etkilere sahip başka bir zayıf sinyal bulduklarını duyurdular. Polarize ışığın spiralleri enflasyon fikri hakkında daha fazla bilgi verebilir ve enflasyonun nasıl gerçekleştiğini anlamamıza yardım edebilirdi, ancak sinyalin bizim galaksimizdeki bir toz bulutundan geldiği ortaya çıktı.
|
|
BICEP2’nin bulduklarını çürütmekte önemli bir rol oynayan Princeton Üniversitesi’nden David Spergel, tozun kozmolojik görüşümüzü engelliyor olabileceğini düşünüyor ve “Alternatif olasılıklara bakmanın buna değeceğini düşünüyorum. Tozun özellikleri tahmin ettiğimizden daha karmaşık ve bence bu daha makul bir açıklama” diyor. Johns Hopkins Üniversitesinden Joseph Silk ise alternatif bir evrenin varlığı hakkındaki iddiaları tamamen akla yatkın bulmayarak konuya karamsar bir yaklaşımda bulundu. Silk, her ne kadar yazının Planck verilerindeki anormalliklerin güzel bir analizi olduğunu düşünse de , bir şeylerin araya girdiğine inanıyor ve “Benim görüşüm bulunanların neredeyse kesin bir şekilde arkaplandan değil de önplandan kaynaklandığı şeklinde” diyor. Chary, fikrinin heyecan verici olduğu kadar kesin olmadığını kabul ediyor ve “Alternatif evrenlerin izleri gibi sıra dışı iddialar büyük bir kanıt yığını gerektiriyor” diyor. Daha yavan iddiaları da elemek için de efor sarf eden Chary “Eğer bu bir tozsa şu ana kadar gördüğümüz en soğuk toz. Büyük bir ihtimalle sinyal maskesi takmış ses değil. Bize doğru gelen bir karbonmonoksit olabilir, ancak bunu genelde görmeyiz. Çok uzaktaki bir karbon da olabilir, fakat bunun ışık saçılımı çok zayıf” diyor. “Eminim ki analizinin doğru olmasını garantilemek için her şeyi yaptı” diyor Chluba. Buna rağmen, önplan ve çok az anlaşılan desenler hala bu sinyalin kaynağı olabilir. Ek olarak Chluba “Bağımsız bir analiz gerçekleştirerek onun bulduklarını doğrulamak çok önemli olacaktır” diyor. Hassas Çözümler Bunların kontrolüne bir engel de sadece bu verilerle sınırlı olmamız. Planck , KMA’na karşı çok hassas ancak Chary’nin aradığı spektral bozulmaları ölçmek için tasarlanmadı. Johnson’ın takımı da kendi alternatif evrenlerini aramak için Planck’i kullanmayı planlıyor ancak bunun sadece WMAP ile yaptıkları baloncuk çarpışmaları aramasından sadece iki kat daha hassas olucağını tahmin ediyorlar. Yardımcı olabilecek bir başka deney ise şu anda yolda. NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi’ndeki bilim insanları 2016’da PIXIE’ye bütçe ayırmayı düşünüyorlar. Chluba “PIXIE’nin spectral çözünürlüğü Chary’nin sinyallerini eğer, gerçekten oradaysalar, karakterize etmeye yardımcı olabilir” diyor. Ama eğer orada değilseler bile , enflasyonun nasıl gerçekleştiğini görmek bizi tekrar çoklu evrene götürebilir ve ilerde ne tür baloncuk çarpışmaları aramamız gerektiğini bize gösterebilir. Sadece Yaşam İçin mi Uygun? Eğer evrenimiz binlercesinden biriyse, neden sanki bizim var olabilmemiz için ayarlanmış gibi gözüktüğünü açıklayabiliriz. Boş uzayda saklanarak evrenin genişlemesini hızlandıran itici enflasyon, yani karanlık enerji, biraz daha güçlü olsaydı, maddeler daha galaksiler şekillenmeden birbirlerinden uzaklaşırlardı. Eğer itici yerine çekici olsaydı evrenimiz çökerdi. Fakat, bu durum evrenimiz bir çoklu evrenin bir parçası olmadığı sürece, şaşırtıcı bir şekilde zayıf ve çok garip. Kuantum teorisinden gelen beklentiyle kıyaslandığından, karanlık enerji 120 derece daha küçük. Şu ana kadar bunun hakkında henüz bir açıklama gelmedi. Fakat çoklu evren varsa ve karanlık enerji, baloncuktan baloncuğa değişiklik gösteriyorsa, bu o kadar da garip durmuyor. Bunun sebebi, bizim evrenimiz çoğu baloncuğa kıyasla daha değişik olabilir. Çoğu baloncukta karanlık enerji galaksilerin, yıldızların ve gezegenlerin oluşması için çok güçlü olabilir ama bu hepsinde böyle değil. MIT’den Alan Guth “Bir kısmında bizim gözlemlediğimiz gibi küçük bir enerji olabilir” diyor. Bu, yine de neden bizim evrenimizin özel olanlar arasında olduğunu açıklamıyor. Şu ana kadarki en iyi cevabımız bir felsefik baş ağrısı. Evrenimiz özel çünkü içinde biz varız ve yaşıyoruz. Karanlık enerjini daha güçlü olduğu başka bir bölgede galaksiler, yıldızlar ve yaşam hiç bir zaman var olamazdı. Çevirme İşlemi: Ertuğrul Gazi Sarı Kaynak: New Scientist
|